Tevfik Fikret kimdir? Eserleri nelerdir?, biyografi bu kez siz değerli okurlarımıza Tevfik Fikret kimdir? Eserleri nelerdir? başlığı altında geniş bir şekilde bilgiler verelim istedik.. Tevfik Fikret kimdir? Eserleri nelerdir? yaşamı ile ilgili tüm detaylar..
Tevfik Fikret kimdir? Eserleri nelerdir?
Tevfik Fikret kimdir? sualinin yanıtı merak ediliyor. Birçok kişi internet üzerinde Tevfik Fikret ve eserleri ile ilgili bilgi edinmek için arama yapıyor. Peki Tevfik Fikret kimdir? Eserleri nelerdir? Ayrıntılar haberimizin detay kısmında.
TEVFİK FİKRET KİMDİR?
26 Aralık 1867’de İstanbul Kadırga’da dünyaya gözlerini açtı. Asıl ismi Mehmed Tevfik. 12 yaşında öksüz kaldı. Mahmudiye Rüşdiyesi’nde okudu. 1888’de Galatasaray Lisesi’ni (Mekteb-i Sultani) birincilikle bitirdi. Çeşitli görevlerde memurluk yaptı. Kuzeniyle evlendi. Ticaret Mekteb-i Âlisi’nde hat ve Fransızca dersleri verdi. 1891’de “Mirsad” dergisinin açtığı şiir müsabakasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını açıkladı. 1892’de Mekteb-i Sultani’ye Türkçe öğretmeni olarak atandı. 1894’te “Malumat” dergisini çıkaranlar içinde yer aldı. 1895’te hükümetin memur maaşlarında kesinti yapmasını protesto için görevinden ayrıldı. 1896’da Servet-i Fünun Dergisi’nin Yazıişleri Müdürlüğü’ne getirildi. Dergi onun zamanında Edebiyat-ı Cedide’nin yayın organı kimliği kazandı. Aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolej’e girdi. Aydınlar üzerinde süren yoğun baskılar sebebiyle birkaç kez gözaltına alındı. Bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı. 1906’da Robert Kolej’in hemen yanında bir ev yaptırarak “Aşiyan” adını verdi. Eşi ve oğlu Halûk’la birlikte buraya yerleşti. 1908’de 2’nci Meşrutiyet’in ateşli savunucularından biri oldu. Hüseyin Kazım Kadri ve Hüseyin Cahit Yalçın’la birlikte “Tanin” gazetesini kurdu. Gazete İttihat ve Terakki’nin yayın organı haline getirilmek istenince karşı çıktı ve Tanin’den ayrıldı.
Mekteb-i Sultani Müdürlüğü’ne getirildi. 31 Mart Olayları’nı protesto için bu görevden de ayrıldı. Ama öğrencileri ve Maarif Nazırı Naili Bey’in ısrarlarıyla vazifeye döndü. 8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bir daha dönmemek üzere bu görevi bırakttı. İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyan’a çekildi. Ağır bir şeker hastalığına yakalanmıştı. Kolundan olduğu bir cerrahi operasyonun ardından 48 yaşında yaşamını yitirdi. Eyüp’teki aile mezarlığına toprağa verildi.
Küçük yaşlarda şiir yazmaya başladı. Başlangıçta Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem şiirleri içinde uzunca bir arayış dönemi geçirdi. Daha sonra Fransız şiiriyle tanıştı. Özellikle François Coppe’den etkilenerek kendi şiirini yaratmaya koyuldu. Aşırı titiz tutumu, en ufak ayrıntılar üzerinde dikkatle durmasıyla kendine özgü bir üslup yarattı, döneminin tüm edebiyat ve şiiri üzerinde etkili oldu. Biçimsel endişeları gözardı etmedi, sürekli olarak yenilik aradı. 1900’de yayına giren “Rübab-ı Şikeste”de toplumsal sorunlara ağırlık veren şiirlerin bunun yanında, günlük konuşma diline yakın dille yazılmış şiirlerde vardı. Betimlemelerindeki ayrıntılı ustalığının ressamlığına bağlanır. Doğa şiirlerindeki doğayla uyumluluk da dikkat çeker. Oğlu Halûk’un şiirlerinde büyük etkisi oldu. 1911’de yayına giren ikinci şiir kitabı “Halûk’un Defteri”ndeki şiirler, en umutlu ve iyimser şiirleridir. Bu şiirlerde oğluna ve Osmanlı gençliğine çalışkanlık, yurt sevgisi, hak ve hukuktan yana olma gibi erdemleri öğütledi.
1911’de basılan “Rübabın Cevabı”ndaki şiirlerde halkın acılarını, zorbalıkları, baskı ve haksızlıkları anlattı. Bu kitapta bulunan “Tarih-i Kadim’e Zeyl” başlıklı şiirde, kendisini eleştiren Mehmet Akif Ersoy’a yanıt verdi Din ve doğa hususundaki görüşlerini açıkladı. Kendisinin doğanın bir seyircisi olduğunu dile getirdi. 1914’te yayına giren “Şermin”de yalın bir dille yazılmış, kısa dizelerden kurulu, dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirler yer alır. 30’lu yaşlarından sonra etrafındaki olumsuzluklardan bi hayli etkilendi. Dünya görüşü, çağının koşullarını aştı. Özgürlük ve eşitliğe inandı. Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim şekilini eleştirdi, belli egemen sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıktı. Özel yaşamında da katı bir ahlak anlayışı sürdürdü. İnsana büyük değer verdi. Ona göre tüm soruların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır. İnsanın üstünlüğünü sağlayan ise hassaslığı ve sezgi gücünden fazla düşünme gücü ve aklıdır.
Tevfik Fikret’in Edebi Kişiliği
Tevfik Fikret, 19. yüzyılın ikinci yarısından bu yana Tanzimat ruhuyla yetişen ve o ruhun edebiyatımıza kazandırmaya çalıştığı yeni değer yargılarıyla beslenen yenilikçi ve değişimci zihniyetin bir devamı olarak yüzyılın sonlarına doğru Türk edebiyatında adını duyurmaya başlamış bir sanatçıdır.
Servet-i Fünûn dergisi ile yeni bir edebi hareketin başlatılmasında gösterdiği önderlik vasfı, sanatı ile de aynı düzeyde bir seyir gösteren şairin bu sürede kaleme aldığı şiirler, hem konu dağarcığı ile karşımıza çıkar hem de şiirinin kompozisyonu ile kendinden önce üstâdlarının çizdiği yolda yeni ve değişik bir oluşum göstermiştir.
Hocası Recaizade Mahmut Ekrem “Zerratdan şumûsa kadar her güzel şey şiirdir” demişti, Tevfik Fikret ise bu hükmü bir sanat ilkesi olarak aldı ve buradaki güzel kavramını kaldırarak “her şey” şiire konu olabilir ilkesini getirdi.
Bu zamanda Tevfik Fikret’in kaleme aldığı nesirleri de bunun bunun yanında dikkat çekici niteliktedir. Bu yazılar hem kendi sanat anlayışını yansıtması yönünden hem de Serve-i Fünûn hareketinin edebiyat ve sanat anlayışını dile getirmesi yönünden ayrı bir önem taşımaktadır.
Tevfik Fikret’in 1901 sonrası kaleme aldığı şiirlerinde büyük bir değişim gözlenir. Servet-i Fünûn senelerında daha ılımlı, daha yumuşak bir üslûpla şiirler yazan sanatçı topluluğun dağılması ve ilk inziva günlerinin yarattığı ruh hali ile daha sert ve daha yüksek bir perdeden siyasi şiirler ile karşımıza çıkmaktadır. Bunun ilk örneğini “Sis” ile veren şair ölümüne kadar yazdığı şiirlerde hep bu üslubu korumuştur. (Şermin hariç)
Tevfik Fikret, nazım şekili, nazım tekniği gibi konularda üstün bir hassasiyet duygusu taşırken dil hususunda böyle bir tutum sergilememiştir. Araştırmacılar Tevfik Fikret’in şiirini canlı kılacak hatta yaşatacak bir Türkçenin endişesının hiç çekmediğini sürekli olarak dile getirmişlerdir. Bunun sonucu olarak da dildekieski söyleyişe ve kendilerinin yarattığı yeni terkiplere aşırı yönelme ve bağlanma şiirinde ortaya koymaya çalıştığı tüm yeni değerleri ve yargıları ikinci plana atmıştır.
Ferda, Millet Şarkısı, Hân-ı Yağma, Halûk’un Vedâ’ı Tevfik Fikrenin yalın ve anlaşılır bir Türkçeye yöneldiği ünlü şiirleridir.
TEVFİK FİKRET’İN ESERLERİNE VE ŞİİR DÜNYASINA DAİR ÖNEMLİ HUSUSLAR
Hasta Çocuk adlı manzum öyküsü kulağa göre kafiye tartışmalarının meydana geldiği zamanda kaleme alınmıştır ve Servet-i Fünûn kuşağının kafiye tercihinin ne olduğu yönündeki ilk mühim örnekti.
Hasta Çocuk şiirinde sözü edilen çocuk, oğlu Halûk’tur.Servet-i Fünûn dergisi 256. sayıdan bu yana edebiyat ürünlerine yer vermeye başlamıştır, Hasta Çocuk ise 257. sayıda çıkmıştır. Yani bu şiir hem edebi hareketin hem de Fikret’in dergide yayımlanan İlk şiiri oluyordu.
1896- 1901 senelerı içinde yayımlanan şiirler Rübâb-ı Şikeste adlı eserinde bir araya getirilmiştir. Bu eserin ilk baskısı 1899’da yapılmıştır. İlk baskı acemice ve eksik olduğu için eser ikinci kez genişletilmiş olarak basılmıştır.
Hemşirem İçin, Uzletgeh-i Mader-i Ziyaret, Halûk’un Bayramı, Halûk İçin, Yine Halûk, Halûk’un Sesi, Yarın; aile temasını işlediği şiirlerdir.
Hasta Çocuk, Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası adlı eserleri günlük yaşamı yansıtmaktadır.
Tevfik Fikret’in aşk şiiri bi hayli azdır. En ünlü aşk şiiri olarak “Tesadüf” kabul edilir genelde.
Tabiat şiirlerinde ressamlığının etkisi hissedilmektedir.
Yapma Çiçek Yapan Kıza, Resmini Yaparken, Aveng-i Şuhûr, Bir Yaz Levhası, Yağmur mühim tabiat şiirleridir. Tevfik Fikret’in en ünlü tabiat şiiri: Yağmur’dur.
Aveng-i Şuhûr mühim bir eserdir. Bu eser aslında bir seri olarak kaleme alınmıştır. Yılın her bir ayı için şiirler yazmıştır. Bu şiirler dergide yayımlanırken bunun yanı sıra şiirin yanına o ayı temsilen bir resim de konulmuştur. Aveng-i Şuhûr serisi, eski edebiyat geleneğindeki melhame ile ilişkilendirilebilir. Aveng-i Şuhûr serisi François Coppee’nin “Aylar” adlı şiirinden etkilenilerek kaleme alınmıştır.
Aveng-i Tesâvîr portre şiir türünün yeni Türk edebiyatındaki ilk başarılı örneğidir. Bu şiirlerde Tevfik Fikret’in mühim olarak gördüğü 12 edebiyatçı ele alınmıştır. Fuzûlî, Cenap, Nedim, Hamit, Üstad Ekrem, Rıza Tevfik, İsmail Safa, Ahmet Mithat ele alınan sanatçılardan bazılarıdır. Ahmet Mithat bu şiirlerde “Timsâl-i Cehalet” başlığı altında ele alınmıştır.
Tefekkür, Gayya-ı Vücud Ukde-i Hayat, Per-de-i Teselli Fikret’in mühim felsefi şiirleridir.
Tevfik Fikret ‘in “Tevhid” adlı eseri Şinasi’nin akılcı yaklaşımına uygun dinî bir şiirdir. Eserin adının Tevhid olması eski edebiyat geleneğini akla getirmemelidir.
Tevfik Fikret şiire eski gelenekle başlamıştır bu sürede kaleme aldığı şiirlerinde “Nazmî” mahlasını kullanmıştır.
Meşrutiyet Öncesi Yazılan Önemli Şiirler
Sis:
Sis önce Tanin gazetesinin ilk sayısında ardından Rübâb-ı Şikeste’nin yeni baskısında yayımlanmıştır.
Sis, II. Abdülhamit rejimi dönemi İstanbul’una duyulan nefretin şiiridir.
Sis; İstanbul’dan hareketle dönemin çürümüşlüklerini vb. vs. hicveden/eleştiren ilk örnektir.
Sis adlı şiir büyük tepki görünce Tevfik Fikret bir anlamda özür niteliğinde “Rücû” adlı şiirini kaleme almıştır.
Yahya Kemal, Sis şiirine karşı Siste Söylenişler adlı bir şiir kaleme almıştır.
Sabah Olursa: Hürriyet temasına dayanan bir şiirdir.
Bir Lahza-i Taahhûr: Fikret’in en fazla ses getiren ve eleştirilen şiiridir. Bu şiirin bunun yanı sıra siyasi bir hikayesi mevcuttur. Bu şiir, 21 Temmuz 1905 tarihinde Ermeni lobisinin Abdülhamid’e gerçekleştirdiği fakat padişahın Cuma selamlığında devlet erkanı ile sohbetinin uzaması üzerine başarısızlıkla sonuçlanan suikast üzerine kaleme alınmıştır.
Tarih-i Kâdim:Bu zamanda çokça tepki toplayan şiirler içindedır.
Tarih-i Kâdim’de tarihin derinliklerinden gelen değerlere dair olumsuz bir benzetme yapılmak suretiyle Türk tarihinin ve kültürünün değerleri bir “hortlak” metaforu ile anlatılmıştır. Bu şiirde Tevfik Fikret’in inançsızlık temine saplanıp kaldığını göze çarpıyor.
Tarih-i Kâdim, Tevfik Fikret ile Mehmet Akif Ersoy’un edebiyatımızdaki o ünlü tartışmayı alevleyen şiiridir.
Bu şiirden sonra Tevfik Fikret Mehmet Akif’i “Molla Sırat”; Mehmet Akif de Tevfik Fikret’i “Zangoç” olarak eleştirmiştir.
Mehmet Akif’in eleştirileri üzerine Tevfik Fikret “Tarih-i Kadim’e Zeyl” adlı eserini yazmıştır.
Meşrutiyet Sonrası Yazılan Önemli Şiirler
Millet Şarkısı: Bu dönemin en mühim şiiri Millet Şarkısı’dır.
Meşrutiyet sonrasının ilk kitabı Halûk’un Defteri’dir.
Halûk ‘un Defteri yayımlanmadan önce yayımlanan en ünlü şiirleri; Vatan Şarkısı, Bir Güfte, Kitabe, Darü’l Muallimin Marşı.
Halûk’un Defteri adlı eser üç bölümden meydana gelir. Bu eser bütünüyle Halûk’un kişiliğinde Türk gençliğine yol göstermek için kaleme alınmıştır. Kitabın ikinci bölümünün adı “Hayata Karşı Beşer”; üçüncü bölümünün adı ise Hitabeler’dir. Haluk’un Defteri’ndeki Doğan Güneşe adlı eser “meşrutiyet” için yazılmıştır.
Haluk’un Vedâ’ı ise Halûk’un Avrupa’ya tahsil görmek üzere gidişini anlatır.
Haluk’un Amentüsü, adlı şiirinde bilimin önemi vurgulanmıştır.
Meşrutiyet ardından çocuklar için kaleme aldığı Şermin dışındaki şiirler genelde ülkenin içinde olduğu sıkıntıların neticesinde şairde uyanan karamsarlık duygularının ürünüdür.
İttihat ve Terakki’nin Meclis-i Mebûsan’ı kapatması üzerine Fikret “Doksan Beşe Doğru” adlı şiirini kaleme almıştır. Bu kapanma olayını, Abdülhamid’in ilk meclisi kapattığı hicrî 1295 senesindeki olaya benzetir ve bundan dolayı da şiirine 95 tarihini isim olarak verir.
Şermin
Tevfik Fikret’in hece ölçüsüyle ve sade bir dille çocuklar için yazdığı şiirlerini bir araya getirdiği eseridir. Tevfik Fikret eğitimci dostu Satı Bey’in ısrarına dayanamayarak onun açtığı bir okulda dersler vermiştir. Bu dersler sırasında çocukların duygularına uyum sağlamak maksadıyla bazı çocuk şiirleri kaleme almıştır. Daha sonra bu şiirler Şermin adlı kitabı olarak yayımlanmıştır.
TEVFİK FİKRET’İN ESERLERİ NELERDİR?
Rübab-ı Şikeste (1900-1984)
Haluk’un Defteri (1911-1984)
Rübabın Cevabı (1911-1945)
Şermin (1914-1983)
Tarih-i Kadim (1905)
Son Şiirler (1952. Yay. Haz. Cevdet Kudret)