‘Bu dalga hiçbirine benzemiyor, virüs silah değiştirdi’, Memur sitemizde sizleri bilgi sahibi olmanızı adına ‘Bu dalga hiçbirine benzemiyor, virüs silah değiştirdi’ başlığı atarak konu ile ilgili bilgileri siz değerli okurlarımıza aktarıyoruz. ‘Bu dalga hiçbirine benzemiyor, virüs silah değiştirdi’ isimli yazımızın ayrıntı kısmı..
‘Bu dalga hiçbirine benzemiyor, virüs silah değiştirdi’
Türkiye, salgının başladığı 13 aydan bu yana, vaka ve ağır hasta sayısında
en yüksek sayılara ulaştı.
Vaka rakamının 62 bin 606, ağır hasta rakamının ise 3 bin 240’a ulaştığı bu
hafta itibariyle artık herkesin seferberlik varmış gibi salgınla karşılaşmada
özellikle kurallara riayet etmek anlamında bu işi ciddiye alması gerektiğini
söyleyen Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, artık çok
daha genç yaşta hastaların kaybedilmeye başlandığını ve yoğun bakım personellerinin
de ağır bir travmatik süreçle yüz yüze kaldığını vurguladı.
“ŞİMDİ DURUM FARKLI”
Yeni dalga corona virüse karşı değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Cinel,
“Bunun majör olarak üçüncü bir yukarı gidiş olduğunu düşündüğümüz zaman,
birinci dalgada adeta bir seferberlik hali vardı ve vaka sayıları zirvede 13
bin 300’lerdeydi. Yoğun bakımlara yansıması da 1980 hasta oldu. İkinci yukarıya
gidişte, vaka sayısı 33 bin 500, yoğun bakımlara yansıması ise en fazla 5 bin
970’lerde olmuştu. Biz, tam kapanmaya gitmeden, müthiş bir sağlık altyapısının
yanında üstyapı diyebileceğimiz yoğun bakım personellerinin olağanüstü özverili mücadelesi
ile bunun da üzerinden gelmiştik ve ağır hasta sayılarımız 500’lere kadar inmişti.
Lakin şimdi durum farklı. Yukarıya doğru gidiyoruz. Son 15 gündür kırmızı alarm
çanlarının çaldığı açık ve net” dedi.
“KARŞIMIZDA MUTASYONA UĞRAMIŞ BİR VİRÜS VAR”
“Şimdiki gidişte karşımızda mutasyona uğramış bir virüs var, toplumda
bi hayli hızlı yayılabiliyor ve dokuları biraz daha fazla tahrip ediyor diyen Prof. Dr.
Cinel, bunun sonuçlarının ise daha ağır olduğunu dile getirdi ve ekledi:
“Çok daha genç hastalarımız var. Aşılamanın da faydası ile (65 yaş üstünü
aşılamayı başardık), artık yoğun bakımlarda hemen hemen 78 gibi yaşlardan şu an
60’lara 59’lara geri geldik. Bu çok mühim bir detay. Çünkü artık 38 yaşında
da hastamız var, 45 yaşında da hastamız var. Bunlar da dokuları daha tahrip
olmuş bir biçimde geliyorlar yoğun bakımlarımıza. Şu anda ağır hasta sayısında
3 bin 200’lerdeyiz. Son 6 haftadır her gün artıyor. Yoğun bakım gereksinimi
de artıyor hızla. Sağlık çalışanları için çok zor bir dönem. 10 tane yoğun bakımınız
var, ikisini Covid yoğun bakıma çevirdiniz, yetmedi altısı yedisi, hepsini Covid
yoğun bakım yapamazsınız. Çünkü non Covid yani Covid olmayan hastaların da,
örneğin trafik kazası, beyin kanaması, ciddi kalp krizi geçirdiklerinde yoğun
bakıma ihtiyaçları oluyor”
“VATANDAŞLARIMIZDAN KATKI İSTİYORUZ, DURUM ÇOK CİDDİ”
“Herkesin artık bir adım geri çekilmesi gerektiğini” söyleyen Prof.
Dr. Cinel, bunun da seferberlik duygusuyla yapılabileceğini söyleyerek “Nisan
başından beridir çok ciddi ikazlarda yer alıyoruz. Hala 62-63 binlerde vaka
sayısı. Aşağı düştüğünü göremedik. Onu görsek de yoğun bakımlardaki vakalar
1 hafta 10 gün daha artmaya devam edecek. Çok ciddi sayıdaki servis Covid hastalarını
da göz önüne aldığımızda, biz yoğun bakımcılar olarak çok tedirginiz. Durum
gerçekten ciddi. Bundan dolayı herkesin bir adım geri çekilmesini istiyoruz. Bu
da şu anlama geliyor. Seferberlik hali gibi durumun ciddiyetini anlayıp gönülden
bu seferberliğe katkı vermek gerek. Kendi Ramazanımızı 10 gün erken getirelim
demiştim önceden. Burada şunu kastetmiştim, Ramazanın manevi yönü mevcuttur.
Kendimizi dinleriz, yalnız kalırız. Böyle bir döneme ihtiyacı var Türkiye’nin.
Fren yapmaya ihtiyacı var” dedi.
“BU HAFTA YOĞUN BAKIMLAR AÇISINDAN ÇOK ENDİŞELİYİM”
Türkiye’nin yeni kısıtlamalarla biraz frene bastığını ama bunun da yeterli
olup olmayacağının görüleceğini söyleyen Prof. Dr. İsmail Cinel, kelimelerini şöyle
sürdürdü:
“Bakın biz freni yaptık ama, bu fren yeterli mi değil mi, Ramazan’ın tesirini
nasıl olacak, bunlar önümüzdeki hafta Cumartesi-Pazar ortaya çıkacak. Ama bu
bir hafta nasıl geçecek, ben yoğun bakımlar adına bunu düşünüyorum, bundan endişe
duyuyorum. Çünkü örneğin 50 yoğun bakım yatağınız vardı, 80 oldu, 100 oldu,
120 oldu doldu. Bu da neyi getiriyor biliyor musunuz? Taşın altına elini koymak
isteyen, yoğun bakımdan uzak olan hekim grubu dahi endişe ediyor. Çünkü örneğin
bir göz hekimini yoğun bakımda çalıştırarak verim alamazsınız.”
“YOĞUN BAKIMLAR HASTANELERİN SİGORTASIDIR”
Ağır hasta sayılarının çok yüksek seyretmesinin yoğun bakımları “hastanelerin
sigortası olmaktan çıkaracağını da söyleyen Prof. Dr. Cinel, “Sayı belli
bir sayının üzerine çıktığı anda yoğun bakımlar sigorta olma ayrıntı kısmını kaybederler.
Tüm hastane için sigorta özelliğini göremeyen yoğun bakım demek, tıka basa
dolu yoğun bakımlar demektir. Tıbbi kalitenin, istemeden düşmesi demektir. Yoğun
bakımcıları da psikolojik olarak ciddi anlamda çok örseler bu, yılgınlığa, bitkinliğe
düşürür. Düşünsenize bir yoğun bakımda mesela ayda hemen hemen 100 vefat yaşarken,
bir bakıyorsunuz 300-400’lere çıkıyor. Bu hastalara 20 gün 30 gün emek vermiş
yoğun bakımcının içinden bir parça kopar. Hele de hastalar daha gençse, etkisi
daha yıkıcı oluyor. Çocuklara dahi yöneldi bu virüs, silah değiştiriyor. Aşı
demek, bilim demek. Mutlaka aşıya ulaşmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
İSTANBUL’DA DOLULUK ORANI EN ÜST SEVİYEDE
Türkiye’nin salgında yoğun bakımlar yönünden zaman kazanmaya ihtiyacı olduğunu
da söyleyen Prof. Dr. Cinel, “Bizim şu anda zaman kazanmaya ihtiyacımız
var. Herkesin olayın farkına varıp, sağlık sistemine yardımcı olmasını istiyoruz.
Bunu çok ısrarla, en acil biçimde yapmamız gerekiyor. Son 7-8 haftadır aralıksız
artıyor ağır hasta sayısı.İstanbul’da şu anda doluluk oranlarımız gerçekten
en üst düzeyde. Bu, (yoğun bakımlarda) yatakların tamamen dolu olduğu manasına
gelmiyor, yatak yok demek değil. Biz hastamızı kapıda, sokakta bırakacak bir
millet değiliz. Ama ben, Türk Yoğun Bakım Derneği Başkanı olarak şunu vurgulamak
zorunda hissediyorum kendimi: Yoğun bakımın birinci düzeyi olur, kardiyoloji,
nöroloji yoğun bakım, olur buralarda Covid hastalarına geçici süreyle hizmet
verebilirsiniz. Asıl hizmet alacakları yer, üçüncü basamak yoğun bakımdır bu
hastaların. Genel yoğun bakımlardır, anestezi yoğun bakımlardır, göğüs hastalıkları
alakalı yoğun bakımlardır. O yüzden diyorum ki, daha fazla doluluk, yoğun bakımların
sigorta olma özelliğini kaybetmesi manasına gelmektedir. Yoğun bakım çalışanları
yönünden da psikolojik açıdan da bu yük daha fazla zor taşınır” dedi.
“İLK İKİ DALGADAKİ GİBİ ÖZEL HASTANELER DE DAHA FAZLA DESTEK OLMALI”
Birinci pik sırasında ve Kasım-Aralık ayındaki pikte, özel hastanelerin salgın
sürecinde sisteme çok büyük desteği olduğunu, fakat bu dalgada bu desteğin düştüğünü
de söyleyen Prof. Dr. Cinel, özel sektöre de çağrıda bulunarak kelimelerini şöyle
noktaladı:
“Üçüncü yukarıya gidişin farklı noktaları var. Hassasiyetler azaldı, aldırmazlık,
vurdumduymazlık oluştu. Algıda farklar var. Pandemi uzadıkça bireylerin direnci
azalmaya başladı. Ekonomik endişelar da gelişti. Bazı özel hastanelerin daha
fazla destek vermesi lazım. Burada konu para konusu değil. Biz üçüncü basamakta
bazı hastalarımıza 30-40 gün ECMO desteği de verdiğimiz oluyor ve bunu da SGK
geri ödemesi yönünden aslında zarar ederek yapıyoruz. Yüzde 60-70 zarar olarak
yansıyor bize. Ama sağlıkla kar-zarar hesabı olamaz. Pandemi zamanındayiz. Acil
müdahalede, yoğun bakımda para, rakam, bunların düşünülmemesi lazım. Siz, 1-2
yıllık hemşirelerle cansiperane savaşa girersiniz, İtalya gibi olmazsınız, koridorlarda
hasta kaybetmezsiniz. Ama genelde yoğun bakım mortalite oranlarınız artar.
Ben bunun artmasını istemiyorum. Bunun için de ilk kez bulaşın kesinlikle
sahada önlenmesi lazım. İkincisi de bir organizasyonla acil bir biçimde kısa
bir süre için aciller dışında hastalarımızın hastanelere gelmemesi lazım. Polikliniklerin
belli miktarda bir süreliğine tamamen iptal edilmesi lazım.”