 
                    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni kabine açıklaması, Memur sitemizde sizleri bilgi sahibi olmanızı adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni kabine açıklaması başlığı atarak konu ile ilgili bilgileri siz değerli okurlarımıza aktarıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni kabine açıklaması isimli yazımızın ayrıntı kısmı..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yeni kabine açıklaması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyor.
  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:                  
“Her yönetim organımız gibi Gençlik Kolları MYK’nın da partimize en fazla
  katkıyı yapacak kardeşlerimizden oluşması için gayret ettik. Dün gece hem bir
  bakanlığımızı ikiye böldük, 3 yeni bakan ataması yaptık. Aile, Çalışma ve Sosyal
  Hizmetler Bakanımız ile Zehra Zümrüt Selçuk ile Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan’a
  hizmetleri için teşekkür ediyorum. Kabinimizde birlikte mesai yürüteceğimiz
  Derya Yanık’a, Vedat Bilgin’e ve Mehmet Muş’a başarılar diliyorum. Artık Genel
  Merkezimiz de, Kabinemiz de tüm teşkilatlarımızla 2023’e odaklanmamız gereken
  döneme girdik.
TÜRKİYE’DEKİ KRİZLER
2001 Ağustos ayından şimdiye kadar nice badirelerin üstesinden geldik, nice
  hizmetlere imzamızı attık. Geride bıraktığımız 20 yılda kuruluş zamanından sonra
  Cumhuriyet devrinin en verimli, en üretken, en fazla mücadele yaşanan dilimi bu
  20 senedir. Son grup toplantımızda kazandırdığımız hizmetleri anlatmıştım. Türkiye
  sanayide dışa bağımlı olduğu zamanda en ufak aksilik ülkenin tökezlemesine
  sebep oluyordu.
Ticaretimizin derinliğinin sığ olduğu zamanda yatırım ve üretime dayalı uzun
  süreli yatırımlara cesaret edilemiyordu. Tarımda kendimize yeterli olduğumuz
  söylenirken, niye ihracat yapmadığımız akıllara gelmiyordu. Ülkemizin çok ufak
  dalgalanmalar karşısında bile siyasi ve ekonomik krizler geçirme riskleriyle
  yüz yüze kaldığı günler geçirdik. 1970’li senelerda ideolojik kamplaşmalarla
  kardeşi kardeşe kırdırmaya kalktılar. 1990’lı senelerda aynı oyunu kökenler üzerinden
  tekrar sürdüler. Bunun yanı sıra ekonomiyi de boş bırakmadılar. 1994 senesinde ülkemizi
  büyük bir krize sürüklediler.
[wpcc-iframe width=”640″ height=”540″ src=”https://video.memurlar.net/embed/76198/” frameborder=”0″ allowfullscreen]
ENGİN ALTAY’IN SÖZLERİ
2001 senesinde kendi iç dinamiklerimizi tercih ederek yeni bir krizi başımıza musallat
  ettiler. Ey Kılıçdaroğlu hafızanı yokla varsa; bu dönemin baş aktörleri şimdi
  bize karşı kampanya yürüten CHP yöneticileriydi. Biz böyle bir Türkiye’yi devraldık.
  Ülkede güven ve istikrarı tesis ederek demokrasi ve kalkınma hamlesini başlattık.
  Kasım 2002’den beri neler görmedik, neler yaşamadık ki…
Kapatma davasından gece yarısı bildirilerine kadar birden fazla hukuksuz, ahlaksızlıkla
  yüz yüze kaldık. Şimdi bir ahlaksız benim de akıbetimin Menderes gibi bulunacağını
  dile getiriyor. Be ahlaksız biz kefenimizi giyerek yola koyulduk. Ölümden korkmadık.
  Bu yolculuğumuzu böyle sürdüreceğiz. Siz zaten ölümden kaçacak delik arayanlardansınız.
  Menderes’in akıbetinden tatmin mu oluyorsunuz? O akıbeti hazırlayanlar da sizdiniz..
  Bize de aynı akıbeti mi hatırlatıyorsunuz? Biz 15 Temmuz’u gördük, onlara mezar
  ettik.
“ULUSLARARASI RİYAKARLIKLARI DA EKLEMEK LAZIM”
Avrupa Birliği tam üyelik sürecinde verilip tutulmayan sözler başta olmak üzere
  ülkeler arası riyakarlıkları da bunlara eklememiz gerekiyor. Rabbimize olan teslimiyetimiz
  ve milletimizden aldığımız güçle, bu baskıların hiçbirine boyun eğmedik, dik
  durduk, çareyi hep milli iradeye gitmekte aradık. Hamdolsun, her seferinde de
  milletimiz bizi bağrına bastı, daha kuvvetli bir biçimde “yola devam” mesajı verdi.
Vesayet güçlerinin 1950’den beri uyguladıkları yöntemler işe yaramayınca, bu
  defa daha sinsi, daha alçakça metotları devreye soktular. Gezi hadiseleriyla
  sokakları kaosa sürüklemeye, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbesiyle milli iradeyi
  hançerlemeye kalktılar. Bunlar yetmeyince, PKK’dan DEAŞ’a ve FETÖ’ye kadar,
  iplerini ellerinde tuttukları tüm terör örgütlerini üzerimize saldılar. Ardından
  da tarihimizin en acı hadiselerinden birisi olan 15 Temmuz darbe girişimini yaşadık.
Her saldırıya cevabımızı geriye çekilerek değil, daima ileriye atılarak verdik.
  Meclis’te Cumhurbaşkanı seçmemizi engellemek istediler, Cumhurbaşkanının seçimini
  doğrudan halka devrettik. Bürokrasiyi ve mevzuatı tercih ederek elimizi kolumuzu
  bağlamak istediler, yönetim sistemini değiştirerek milli iradenin üstünlüğünü
  güçlendirdik. Ülkenin meşru idaresini yıkmaya kalkan darbecileri, milletimizle
  birlikte kısa bir sürede bozguna uğrattık. Terör örgütlerinin başını, yalnızca sınırlarımız
  içinde değil, sınırlarımız dışındaki asıl kaynaklarında da birer birer ezdik,
  eziyoruz.
[wpcc-iframe width=”640″ height=”540″ src=”https://video.memurlar.net/embed/76197/” frameborder=”0″ allowfullscreen]
“EKONOMİMİZ YÖNELİK TEHDİTLER EŞLİK ETTİ”
Gezi hadiselerindan en son Karabağ’da Azerbaycanlı kardeşlerimize verdiğimiz
  desteğe kadar, tüm bu süreçlere hep, ekonomimize yönelik tehditler de eşlik
  etmiştir. Faizden döviz kuruna, borsadan enflasyona uzanan birden fazla sorun, bu
  süreçle paralel olarak can yakıcı hale gelmiştir, getirilmiştir.
Türkiye, makroekonomik dengeleri gerçekten sağlam olduğu için, son 8 senedir
  yaşadığı tüm gizli-açık saldırılara rağmen ayakta kalmayı, istikrarını korumayı
  başarmıştır. Allah göstermesin, 2002 öncesi Türkiye’sinin siyasi, sosyal ve
  ekonomik ikliminde bu tür saldırılarla karşılaşmış olsaydık, ülkemizin nasıl
  bir duruma düşeceğini tahayyül etmek bile istemiyoruz. Ülkemizin ödediği bedellerin
  sebebi; egemenliğini, istiklalini, istikbalini, milli iradenin üstünlüğü ilkesini,
  bölgesindeki hak ve menfaatlerini koruma azmini, aksi yöndeki dayatmaların önünde
  tutmuş olmasıdır.
Şayet vesayete teslim olsaydık, darbelere boyun eğseydik, terör örgütlerine eyvallah etseydik, dış telkinlere kayıtsız şartsız uysaydık, belki bu baş ağrılarının hiçbirini çekmeyecektik. Ama o zaman da başımız dik biçimde yaşayamaz, milletimizin yüzüne bakamazdık. Ben huzurunuzda Dışişleri Bakanıma da Yunan Dışişleri Bakanı karşısındaki kelimeleri için teşekkür ediyorum. Çünkü bizim milletimiz asla, boynunda böyle bir esaret zinciriyle yaşayabilecek bir millet değildir.
Evet, gerekirse baş verip baş eğmeyen bir millet olarak, tarihimizin her dönemi gibi, bugün de önceliğimiz istiklalimizdir. Sahada terör örgütlerine, ülkeler arası alanda müstemlekecilere karşı verdiğimiz mücadeleyi, ekonomide de faiz-kur-enflasyon şer üçgenine karşı yürüttük. Bu karşılaşmadan dolayı bizi suçlayanlara soruyorum: Ne yapacaktık, böyle davranmayıp da, başımıza gelenlere rıza mı gösterecektik? Şanlı 15 Temmuz kıyamını adeta cezalandırmak için başlatılan ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Ağustos 2018’de Amerikan yönetiminin açıkladığı haksız yaptırım kararının ardından yaşanan kirli gece yarısı saldırılarına seyirci mi kalacaktık? En son, dünyayla birlikte ülkemizi de etkileyen korona virüs salgınının yol açtığı sıkıntıları ekonomik virüsle taçlandırma gayretlerine seyirci mi kalacaktık?
128 MİLYAR DOLAR AÇIKLAMASI
CHP’nin ve onun peşine takılıp gidenlerin bir süredir adeta hazine bulmuş gibi sarıldıkları 128 milyar dolar meselesini, işte bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor. Esasen, ortada gerçekten 128 milyar doların akıbetini anlama arayışı olmadığı için, söylenen sözlerde doğru olan hiçbir şey de yoktur. Ne rakam doğru, ne rakama yüklenen anlam doğru, ne bu rakam üzerinden yürütülen kampanya doğru. Baştan sona yanlış… Baştan sona cehalet…
Tabii cehalet deyip geçmemek lazım… Biliyorsunuz, üç çeşit cehalet mevcuttur. Birincisi, “cehli basit”tir, yani bir şeyi bilmemektir. Güzel tarafı bilmediğini biliyor olmaktır. Cehli basit, konunun “ne” olduğunu bilmediği için mazurdur, öğrenmeye de açıktır.
İkincisi, “cehli mürekkep”tir, yani cehaletin karesidir. Cehli mürekkep, öğretim gördüğü için konunun “ne” olduğunu bilir, ama eğitimi olmadığı için “nasıl”ını bilmez. Bunlara gafil denir, ihtiyaçları da iyi bir eğitimdir.
Üçüncüsü ise, “cehli mikap”tır, yani cehaletin küpüdür. Cehli mikap, öğretimden geçtiği için konunun “ne” olduğunu bilir, eğitimli olduğu için “nasıl”ını da bilir. Bu kesimi tehlikeli kılan ise, bilerek ve isteyerek konunun nedenini ve niçinini karıştırmak, doğrularla yanlışları harmanlayarak, sürekli olarak senaryolar peşinde koşmalarıdır.
Herhalde bu cehli mikap kesimi size tanıdık gelmiştir. Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı, Cumhur İttifakı düşmanlığı bu cehli mikap kesiminin gözlerini öyle bir kör etmiştir ki, ülkenin ve milletin felaketinden medet umar hale gelmişlerdir. Nedir bu diledikleri felaket?
Bunların artık gizlemeye dahi ihtiyaç duymadıkları temennileri, Türkiye’nin önce, tıpkı 1994 ve 2001 senesinde olduğu gibi çok derin ve keskin bir ekonomik kriz yaşaması, ardından da siyasi değişime maruz kalmasıdır. Hatta artık temenniyle de yetinmeyip, böyle bir felaket yaşanması için fiilen beşinci kol faaliyeti yürütmeye de başlamışlardır. Bunun bunun yanında ülkeler arası sermayeye “Türkiye’ye yatırım yapmayın çağrısında” bulunacak kadar muvazeneyi yitirmişlerdir.
Her sosyal ve siyasi çalkantıda ekonomiyi durdurun çağrıları yapan bu yıkım ekibini milletimiz çok iyi biliyor, çok iyi tanıyor. CHP’nin etrafında kümelenen bu ekip son haftalarda yine, yurt dışındaki ve yurt içindeki yatırımcıları ürkütmek, milletimizin moralini bozmak, girişimcilerimizi tereddüde sürüklemek için dört bir koldan çalışıyor.
Diğer konularda dikiş tutturamayınca, şimdi “cehli mikap” olarak yanlış ve yalan olduğunu en iyi kendilerinin bildiği “128 milyar dolar nerede” yalanına sarıldılar.
“HESAP UZMANIYIM DER”
CHP’nin başındaki zata sorsanız, “hesap uzmanıyım” der, ama geçmişte bilinen tek yönetim hikayesi SSK’yı batırmasıdır. Görevi devraldığımızda Merkez Bankası döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Görevden ayrıldığımda 153 milyar dolara çıktı. Şu an itibariyle bırakınız 128 milyar doların ne olduğunu, nasıl yönetildiğini, 128 tuğlayı art arda koymuşluğu dahi yok olan Kılıçdaroğlu kalkmış bunları konuşuyor.
Bu birinin sözcüsü olan kişi ise, önce BDDK’daki göreviyle, sonra Hazine Müsteşarı olarak, 2001 krizinin en mühim sorumlularından biridir. Şayet bu kişi “128 milyar dolar nerede” sorusunu Merkez Bankası bilançolarını okumayı bilmeden soruyorsa, geçmişte kendisine tevdi edilen görevlere yazık. Yok, bunu bildiği halde aynı soruyu soruyorsa, cehli mikap olduğunu kabulleniyor, ülkesine ve milletine taammüden ihanet içine girdiğini de ikrar ediyor demektir.
Meselenin önüne arkasına bakmadan bu kampanyanın peşine takılanlerin bir kısmını üzülerek, bir kısmını gülerek seyrediyoruz. Hele hele sağa sola pankart asarak, sosyal platform trollerinin peşine takılarak, koca koca unvanlarından utanmadan bu yalan kampanyasına figüranlık yapanları görünce, içimizde bir acıma duygusu uyanmıyor da değil…
“CEVAP VERMEK VACİP OLDU”
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak bu meseleye doğrudan girmemek için epeyce sabrettik. yeni bir yalan kampanyasıdır” diyerek, konuyu çok da önemsemedik. Ama sonra baktık ki, birileri bizim önemsememekten kaynaklanan sessizliğimizi korku sanarak, yalanların ve iftiraların dozunu artırıyor. Artık bunlara bir yanıt vermek vacip oldu diyerek, bugün etraflıca meseleye girme kararı aldık.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Türkiye bu muhalefet anlayışını, bu muhalefet üslubunu kesinlikle hak etmiyor. Türkiye, yalanı su içer gibi söyleyebilen bu karikatür tipleri de hak etmiyor. Hep dediğimiz gibi, biz karşımızda çalışmada yarıştığımız, hizmette yarıştığımız, eserde yarıştığımız, vizyonda yarıştığımız bir muhalefet görmek istiyoruz.
Sağlıktan eğitime, ulaşımdan enerjiye, tarımdan spora her hususta bizim yaptıklarımızdan daha fazlasını milletimize taahhüt eden bir muhalefet görene kadar huzur bulmayacağız. Küresel senaryolara payandalık etmek yerine kendi ülkesinin siyasetinde başrole soyunan bir muhalefet görene kadar, bu yalan ve iftira kumpanyasının gerçek yüzünü deşifre etmeyi sürdüreceğiz.
“128 MİLYAR DOLAR DİYE BİR RAKAM YOK”
Aslına bakarsanız ortada 128 milyar dolar diye bir rakam da yok. Merkez Bankası işlemleriyle alakalı analizi hangi tarihten başlattığınıza ve hangi tarihte bittirdiğinize bağlı olarak birden fazla farklı rakamla karşılaşabilirsiniz.
Piyasa dediğimiz dinamik sistemde, şu anda bile, belki yüz milyonlarca dolar el değiştirdiği, bunların mühim bir kısmı da Merkez Bankası üzerinden gerçekleştiği için rakam her an yenileniyor, büyüyor. Yine de madem onlar böyle bir rakam telaffuz etmişler, değerlendirmeyi onun üzerinden yapalım.
Her ne kadar Merkez Bankası Başkanımız da, Hazine ve Maliye Bakanımız da, partimizin bu işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı da meseleyi etraflıca anlattı ise de, tabii bunlar fakat, duymak isteyen kulaklara ulaşıyor. Hatta kendi dostlarının doğruyu söylemelerine bile tahammül edemedikleri için hemen meseleyi kendi mecralarına çektiler. Gözleri olup görmeyenler, kulakları olup duymayanlar, dilleri olup söyleyemeyenler, bilhassa da vicdanlarını kiraya verenler aynı teraneyi tekrarlayıp duruyor. Bu soruyu soranların amacı gerçekten Merkez Bankası rezervlerindeki değişimi öğrenmekse, bunun yolu kolay bir şekilde.
CHP’nin içinde, az buçuk bilanço okumayı bilenler varsa, Merkez Bankası, BDDK ve Strateji-Bütçe Başkanlığımızın herkese açık olan internet sitelerindeki verilere bakarak, bu hesabı rahatlıkla çıkartabilirler. Eğer CHP içinde bilanço okumayı bilen kimse yoksa partimizden, grubumuzdan yahut bürokrasiden bir uzman göndererek kendilerine yardımcı olabiliriz. Ama bilinmekte ki bunların derdi hakikate ulaşmak, hakikati öğrenmek değil.
Karşımızda, yalan ve iftira üzerinden yürüttükleri kirli kampanyaya, ülkenin ve milletin geleceğini ilgilendiren en hayati meseleleri bile meze etmekten çekinmeyen, gözü dönmüş, kalbi kararmış bir güruh var.
Peki, buna karşın biz bu açıklamalara niçin ihtiyaç duyuyoruz? Ola ki bu sefil kampanya karşısında tereddüde düşen, yüreği yaralanan, kafası bulanan vatandaşlarımız varsa, işte onların kafalarındaki soruları birinci elden gidermek istiyoruz.
TEMEL BAŞLIKLARLA…
Temel başlıklarıyla özetleyecek olursak, “128 milyar dolar nerede” diye yaygarası kopartılan meselenin aslı şudur:
Merkez Bankası 2019 ve 2020 senelerında, küresel ekonomide yaşanan gelişmeler ve özellikle salgının yol açtığı zorlu süreci yönetmek için çok ciddi döviz işlemleri yürütmek mecburiyetinde kalmıştır.
Bilhassa 2020 yılı dünyayla birlikte ülkemizde de gerçekten sıkıntılı geçmiştir. Çeşitli ülkelerin salgınla mücadele için aldıkları mali önlemlerin toplamı 16 trilyon doları, merkez bankalarının bilanço genişlemeleri de 10 trilyon doları bulmuştur.
Bu çalkantılı ekonomik iklim, tabi ki ülkemizi de olumsuz etkilemiştir. Cari açığımız negatif yönde artarken turizm gelirlerimiz düşmüştür. Yabancı sermaye çıkışı ve reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltma gayretleri döviz talebini artırmıştır. Böyle zamanlarda vatandaşlarımızın tasarruflarını döviz ve yine dövizle alınan altına yönlendirmeleri de ilave bir talep görülmektedirmıştır.
Bu çerçevede son iki yılda, Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır. Yabancı sermaye çıkışı için kullanılan rakam 31 milyar doları bulmuştur. Reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltmak için talep ettiği kaynak da 50 milyar dolara ulaşmıştır. Vatandaşlarımız da 54 milyar dolar karşılığı döviz ve altın alarak, tasarruf tercihlerinde değişikliğe gitmiştir. Gördüğünüz gibi, yalnızca 4 kalemde 165 milyar dolarlık bir rakam yaşandı.
“KAR EDEN SSK’NIN NASIL İFLASA SÜRÜKLENDİĞİNİ ORTAYA KOYUYOR”
CHP Genel Başkanı dün çıkmış, “bu 128 milyar dolarla şunlar yapılırdı, şunlara şu kadar para dağıtılırdı” diye kürsüden atıp tutuyor. Bu zat herhalde, bu 128 milyar doların kendi cebindeki bir para olduğunu, istediği yere istediği gibi keyfince dağıtabileceğini sanıyor. Aslını söylemek gerekirse bu sözler, bu kişiyin çapsızlığı yanında, kar eden SSK’nın genel müdürlüğü zamanında nasıl iflasa sürüklendiğini de oraya koyuyor.
MERKEZ BANKASI’NDAKİ REZERVİN AMACI
Merkez Bankası rezervlerinin her kuruşunun ne olduğu, neye karşılık geldiği, nasıl toplandığı ve niçin kullanılabileceği bellidir. En basit ifadesiyle Merkez Bankası rezervleri, çeşitli metotlarla piyasadan sağlanan emanet paralar ile altın varlığının ve şayet varsa cari fazlanın toplamından meydana gelir. Rezervin amacı, ithalatçısından yatırımcısına, reel sektöründen vatandaşına kadar dövize ihtiyaç duyulan işlemlerde yaşanan talebi karşılamaktır.
Merkez Bankamız bu işlemleri bir süredir, ihale yoluyla değil, Asya piyasalarında ülkemize yönelik gece yarısı operasyonlarının önüne geçmek için 24 saat esasına göre çalışan piyasa yapıcısı bankalar eliyle yürütüyor.
Piyasa döviz talebini kendi içinde karşılayabiliyorsa Merkez Bankasına ihtiyaç kalmaz. Nitekim geçtiğimiz haftalarda, hemen hemen 15 milyar dolarlık böyle bir işlem, Merkez Bankasına ihtiyaç kalmadan, piyasanın kendi dinamikleri içinde gerçekleşmiştir. Ama bu talebi piyasa karşılayamıyorsa, o zaman görev Merkez Bankasına düşer. Zaten Merkez Bankasındaki döviz rezervlerinin amacı da budur.
Merkez Bankası bu görevini yapmazsa ne olur? Öncelikle arz-talep dengesizliğinden dolayı döviz kuru istikrarsız bir biçimde yükselir. Şayet buna karşın talep karşılanmazsa, ülkeler arası piyasalarda ülke olarak temerrüde düşersiniz.
“ÖNEMLİ KISMI MERKEZ BANKASI’NA GERİ DÖNDÜ”
Türkiye son iki yılda, önceden eşi benzeri görülmemiş bir döviz talebiyle yüz yüze kalmıştır. Buna rağmen ülkemiz, talebin hepsini de karşılamayı başarmıştır. Evet, bu bir başarıdır. Hem de Türkiye’nin yalnızca siyasette ve diplomaside değil, bunun yanı sıra ekonomide de öyle kolay yıkılamayacağını gösteren tarihi bir başarıdır.
Nereye harcandı diye yaygarası yapılan 128 milyar dolar, ne buhar olmuştur, ne de haksız ve hukuksuz yere herhangi birilerinin cebine girmiştir. Bu para ve çok daha yükseksı, ekonominin aktörleri ve vatandaşımız içinde dolaşıma girmiş, yani yer değiştirmiş, ama sonuçta çoğu yine ülkemizin değeri olarak yurt içinde kalmıştır. Günün sonunda ise, ekonomik işleyişin tabii sonucu olarak, bu paranın çok mühim bir kısmı yeniden Merkez Bankası rezervine geri dönmüştür. Üstelik Merkez Bankası bu işlemleri yaparken zarar bir yana, son iki yılda 98 milyar lira kar etmiş ve bunu da hazineye aktarmıştır.
 
                                                     
                     
                                                             
                                                             
                                                            