BTC - $107,945.00 -2.97%
ETH - $3,782.85 -4.46%
USDT - $1.00 -0.01%
BNB - $1,078.59 -1.98%
XRP - $2.46 -6.26%
SOL - $185.57 -5.19%
USDC - $1.00 -0.01%
STETH - $3,786.14 -3.99%
TRX - $0.29 -0.84%
DOGE - $0.18 -5.07%
ADA - $0.61 -5.62%
WSTETH - $4,607.35 -4.01%
WBTC - $108,006.00 -2.94%
WBETH - $4,090.47 -4.11%
FIGR_HELOC - $1.00 -4.14%
HYPE - $45.37 -3.89%
LINK - $16.94 -5.61%
BCH - $537.16 -4.00%
WEETH - $4,089.13 -3.90%
USDE - $1.00 -0.02%

Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin önemli karar

Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar, Memur sitemizde sizleri bilgi sahibi olmanızı adına Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar başlığı atarak konu ile ilgili bilgileri siz değerli okurlarımıza aktarıyoruz. Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar isimli yazımızın ayrıntı kısmı.. Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar Yasayla...

Memurlarimiz
Memurlarimiz tarafından
1 Nisan 2021 yayınlandı / 01 Nisan 2021 08:03 güncellendi
12 dk 59 sn 12 dk 59 sn okuma süresi
Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin önemli karar

Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar, Memur sitemizde sizleri bilgi sahibi olmanızı adına Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar başlığı atarak konu ile ilgili bilgileri siz değerli okurlarımıza aktarıyoruz. Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar isimli yazımızın ayrıntı kısmı..

Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin mühim karar

Yasayla tertip edilen usul ve esaslara uyulmadan gizli kamera ile elde edilen ses ve görüntü kayıtlarının hukuka aykırı delil niteliği taşımaktadır.

Mahkumiyet kararı verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık aracılığıyla işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde ispatlanması ve masumiyet karinesinin gereği olarak şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerekir.

Suça konu belge asıllarının denetime olanak verecek biçimde dosya arasına getirtilmesi, duruşmada incelenip ayrıntı kısmının duruşma tutanağına yazılması ile iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, gerekirse bu hususta bilirkişi raporu alınmalıdır.

Sanıkların nitelikli dolandırıcılık olarak kabul gören eylemleri sebebiyle kamu zararı meydana gelmediğinin belirlenmesi halinde resmi belgede sahtecilik olarak değerlendirilen eylemlerin faydasız sahtecilik niteliğinde olup olmadığının karar yerinde tartışılıp değerlendirilmelidir.

Adına imza atılan bireylerin rızasıyla imza atılması durumunda sahtecilik kastıyla hareket edilmediğinin kabulü suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi

2020/1890 E.

2021/107 K.

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, rüşvet alma ve rüşvet verme

HÜKÜM : Sanıklardan … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve rüşvet verme, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve rüşvet verme, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve rüşvet alma, …. ile ilgili rüşvet alma,…. ve … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, …, … ve … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık suçlarından mahkumiyet, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık isnadının icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarından beraat

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Sanıklar …, … ve … ile ilgili tayin olunan cezaların miktarlarına göre sanıklar … ve … müdafin ve sanık …’in duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi ikaznca ayrı ayrı reddiyle, İNCELEMENİN DURUŞMASIZ YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanık … ile ilgili; beraat kararı verilen üreticilerden yapılan fındık alımları ile alakalı olarak nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı halde bu suçtan hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, zamanaşımı süresi içinde bir karar verilmesi olabilecek bulunmuştur.

KAPAT [X]

1-Sanık … ile ilgili dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından verilen beraat hükümlerine yönelik müdafin vekalet ücretine münhasır temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesinde bulunan “Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına … aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir” şekilindeki düzenleme nazara alınarak kendisini vekille temsil ettiren ve beraatine karar verilen sanık yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi ikaznca hükümlerin BOZULMASINA, fakat bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi olabilecek olduğundan hüküm fıkrasına “Kendisini vekil ile temsil ettiren ve beraatine karar verilen sanık için karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesi ikaznca takdir edilen 2.400 TL maktu vekalet fiyatının Hazineden alınarak sanık …’e verilmesine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2-Sanık … ile ilgili icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığın sübutu kabul gören eylemine uyan ve 5237 sayılı TCK’nın 257/1. maddesinde tertip edilen icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı saygınlığıyla aynı Kanunun 66/1-e maddesinde gösterilen 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını en son kesen 20/11/2012 tarihli mahkumiyet hükmü ile inceleme günü içinde bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, fakat bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık ile ilgili açılan kamu davasının aynı Yasanın 322 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri ikaznca zamanaşımı sebebiyle DÜŞMESİNE,

3-Sanıklardan … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ve rüşvet verme, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve rüşvet verme, … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve rüşvet alma, … ile ilgili rüşvet alma, … ve … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, …, … ve … ile ilgili nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Sanık … aracılığıyla yasayla tertip edilen usul ve esaslara uyulmadan gizli kamera ile elde edilen ses ve görüntü kayıtlarının hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı, Anayasanın 38. maddesindeki “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez”, CMK’nın 206/2-a bendindeki “Delil yasaya aykırı olarak elde edilmişse reddolunur” ve aynı Kanunun 217/2. maddesindeki “Yüklenen suç hukuka uygun bir biçimde elde edilmiş her türlü delille ispat edilir” hükümleri nazara alındığında; hukuka aykırı olarak elde edilmiş bu ses ve görüntü kayıtlarının soruşturma yahut kovuşturma sırasında kullanılamayacağı, mahkumiyet hükmüne ispat aracı olamayacağı, diğer taraftan sanığın yetkili makamlara başvurma olanağı olduğu halde başvurmayarak bizzat elde ettiği kamera kayıtlarının ani gelişen ve bir daha elde edilme olanağı bulunmayan ispat niteliğinde sayılamayacağı gözetilerek, hukuka aykırı nitelikteki bu deliller dışlanarak mevcut delillerin değerlendirilmesi ile sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerektiği, diğer taraftan ceza yargılaması neticesinde mahkumiyet kararı verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık aracılığıyla işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde ispatlanması ve masumiyet karinesinin gereği olarak şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Anayasa 38/4. md., İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. md., İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. md., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 14/2. md.), hukuka aykırı delil niteliğindeki söz konusu kayıtlar dışlandığında, sanık … aracılığıyla … adına teslim edilen fındık ile alakalı olarak menfaat sağlanmaya çalışıldığı şeklindeki soyut iddia dışında, cezalandırma için yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin, inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince bu isnat yönünden sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiği, bunun bunun yanında … ve … adına teslim edilen fındıklar ile ilgiliki rüşvet isnadı yönünden ayrı ayrı rüşvet anlaşması yapılmadığı müddetçe ilk etapta kararlaştırılan menfaatlerin farklı zamanlarda sağlanmasının birden fazla rüşvet suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, sanıklar …, … ve … ile ilgili rüşvet suçundan yazılı biçimde hükümler kurulması,

Sanık …’ın 08/07/2009 tarihli teftiş beyanında “…’la bir şeyim yoktur. Aslını söylemek gerekirse … benden bir şey istemedi. …i’nin benimle olan ilişkisini ve…’nin yaptığı şeyleri bildiği için bunlara göz yumması ve mevzu açıldığında konuyu kapatması için …’a da menfaat temin ettiriyordu.” şeklindeki beyanı karşısında, işin yapılmasından önce yahut yapılması sırasında olması gereken rüşvet anlaşmasının sanık … yönünden ne biçimde gerçekleştiği karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden yazılı biçimde uygulama yapılması,

Soruşturma evresinde, sanıklardan …’nın müşteki, …’ın ise tanık olarak alınan 04/07/2009 tarihli beyanları nazara alınarak, haklarında rüşvet suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden TCK’nın 254/2. maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,

Zarar suçu niteliğinde olması sebebiyle dolandırıcılık suçunun tamamlandığından bahsedebilmek için sanıkların hileli hareketleri neticesinde katılan kurumun zararına olarak kendilerine yahut bir başkasına haksız bir yarar sağlamalarının gerektiği, dosya içinde mevcut TMO başmüfettişi aracılığıyla tertip edilen 11/09/2009 tarihli adli soruşturma raporu ile kovuşturma evresinde alınan bilirkişi heyet raporunda sanıkların eylemleri neticesinde TMO’nun 104.005,13 TL zarara uğradığı yönünde görüş bildirildiği halde bir başka TMO başmüfettişi aracılığıyla tertip edilen 06/01/2010 tarihli adli soruşturma raporu ve 15/01/2010 tarihli idari soruşturma raporunda ilk teftiş raporunda bulunan tespitlerin hatalı olduğu, halen tasfiye edilmemiş bir deponun belirli bir tarih dikkate alınarak depo hemen hemen maliyeti ile satış fiyatı içindeki farkın kurum zararı olarak kabul edilmesinin olabilecek olmadığı yönünde görüş bildirildiği, kovuşturma evresinde alınan 28/02/2011 tarihli bilirkişi heyet raporunda da aynı yönde görüş bildirildiği, bu itibarla anılan hususta raporlar içinde çelişki olduğu, bunun bunun yanında dosya içinde mevcut evrakların içinden kamu görevlisi olan sanıkların katılmadıkları bir kısım alımlardan sorumlu tutulmaları, katıldıkları bir kısım alımlardan ise sorumlu tutulmamaları neticesinde adli para cezalarının belirlenmesine esas alınan zarar miktarlarının hatalı olarak belirlendiği anlaşılmakla; alakalı kuruluştan suça konu ürünlerin stoklandığı depolara ait tasfiye sürecine ilişkin evrakların temini ardından, dosyanın tüm ekleri ile birlikte öncekilerden farklı yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ile sanıkların eylemleri neticesinde katılan kurumun zarara uğrayıp uğramadığı, zarara uğramış ise her bir sanığın sorumlu olduğu miktarı ve ne biçimde sorumlu olduğunu tespit eden, önceki raporlar içindeki çelişkileri gideren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması ardından sanıkların hukuki durumlarının ayrı ayrı tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı biçimde dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması,

Aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesinin hakime ait olduğu nazara alınarak, suça konu belge asıllarının denetime olanak verecek biçimde dosya arasına getirtilmesi, duruşmada incelenip ayrıntı kısmının duruşma tutanağına yazılması ile iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, gerekirse bu hususta bilirkişi raporu alınması, sanıkların nitelikli dolandırıcılık olarak kabul gören eylemleri sebebiyle kamu zararı meydana gelmediğinin belirlenmesi halinde resmi belgede sahtecilik olarak değerlendirilen eylemlerin faydasız sahtecilik niteliğinde olup olmadığının karar yerinde tartışılıp değerlendirilmesi,adına imza atılan bireylerin rızasıyla imza atılması durumunda sahtecilik kastıyla hareket edilmediğinin kabulü suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle hangi sanığın hangi belgeyi sahte olarak gerçekleştirdiği karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden yazılı biçimde sanıklar …, … ve … ile ilgili sahtecilik suçundan mahkumiyet kararları verilmesi,

CMK’nın 225/1. maddesinde bulunan “Hüküm, fakat iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili ile ilgili verilir” şeklindeki düzenleme karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olması gerektiği, açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu, dava konusu yapılan eylemin açıkça ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, iddianame içinde sanık … ile ilgili … adına alınan fındıklar ile alakalı olaveyair herhangi bir isnatta bulunulmadığı halde iddianın dışına çıkılarak sanığın bu olaydan da sorumlu tutulması suretiyle yazılı biçimde hüküm kurularak CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,

Kabule göre de;

Ceza Genel Kurulunun 07/07/2019 tarihli ve 2016/23-62 Esas, 2019/386 sayılı Kararında bilgisi verildiğı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi ikaznca hükmolunan adli para cezasının aynı Kanunun 52 ve 61/8. madde hükümleri de gözetilerek suçtan elde edilen menfaat miktarının iki katından az olamayacak bir miktara denk gelecek biçimde temel adli para cezasının gün olarak belirlenip, artırma ve eksiltmeler gün üzerinden yapıldıktan sonra, tespit edilen gün birim rakamının temel ceza belirlenirken düşünülen günlüğü 20 ila 100 TL içinde takdir olunacak bir miktar ile çarpılması suretiyle sonuç adli para cezasına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Hükümlerden sonra 28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi hükmüne aykırı olarak infaz ytesirini kısıtlayacak biçimde ödenmeyen adli para cezalarının hapse çevrileceğine hükmolunması,

Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı TCK’nın 53. maddesinde bulunan bazı ibarelerin iptaline ilişkin Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Yüklenen nitelikli dolandırıcılık, rüşvet alma ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarını TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul gören kamu görevlisi olan sanıklar …, …, …, …, …, … ve … ile ilgili aynı Yasanın 53/5. maddesi ikaznca hak yoksunluğuna karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

Kanuna aykırı, sanıklar …, … ve …’in, sanıklar …, …, …, …, …, … ve … müdafilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri ikaznca BOZULMASINA 14/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

 

 

Bu yazıya tepkin ne?

Yorum Ekle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Seyhan Karabay Kimdir, Nerelidir, Nerede Doğdu? Kaç yaşındadır?
03 Mayıs 2021

Seyhan Karabay Kimdir, Nerelidir, Nerede Doğdu? Kaç yaşındadır?

Kamu görevlisinin evrakta sahteciliğine ilişkin önemli karar

Bu Yazıyı Paylaş

Bize Ulaşın Bildirimler Giriş Yap
0