Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde, Uzay Ajansı aracılığıyla hazırlanan ‘Milli Uzay Ajansı’ Tanıtım Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında Ali Kuşçu’veya değindi. Peki Ali Kuşçu Kimdir, Nerede Doğdu? | Ali Kuşçu eserleri nelerdir? İşte detaylar…
ALİ KUŞÇU KİMDİR? NEREDE DOĞDU?
Doğum tarihi : ??.??.1403 Ölüm tarihi : 16.Aralık.1474
Ali Kuşçu kaç yaşında öldü : 71
Kilo & Boy :
Burcu :
Meslek : Matematikçi, Dilbilimci
Ali Kuşçu doğum yeri : Semerkant
Ölüm yeri : İstanbul
ALİ KUŞÇU BİYOGRAFİSİ
Onbeşinci yüzyılda yaşamış olan mühim bir astronomi ve matematik bilginidir. Babası Timur’un (1369-1405) torunu olan Uluğ Bey’in doğancıbaşısı idi. “Kuşçu” lâkabı buradan gelmektedir.
Ali Kuşçu, Semerkand’da doğmuş ve burada yetişmiştir. Burada olduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmî (1337-1420) ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî (?-1429) gibi dönemin mühim bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır. Ali Kuşçu bir aralık, öğrenimini tamamlamak amacı ile, Uluğ Bey’den habersiz Kirman’a gitmiş ve orada yazdığı Hall el-Eşkâl el-Kamer adlı risalesi ile geri dönmüştür. Dönüşünde risaleyi Uluğ Bey’e armağan etmiş ve Ali Kuşçu’nun kendisinden izin almadan Kirman’a gitmesine kızan Uluğ Bey, risaleyi okuduktan sonra onu takdir etmiştir.
Ali Kuşçu, Semerkand’a dönüşünden sonra, Semerkand Gözlemevi’nin müdürü olan Kadızâde-i Rûmî’nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçmiş ve Uluğ Bey Zîci’nin tamamlanmasına yardımcı olmuştur. Lakin, Uluğ Bey’in ölümü üzerine Ali Kuşçu Semerkand’dan ayrılmış ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yra Uzun Hasan aracılığıyla, Osmanlılar ile Akkoyunlular içinde barışı sağlamak amacı ile Fatih Sultan Mehmed’e elçi olarak gönderilmiştir.
Bir kültür merkezi oluşturmanın şartlarından birinin de bilim adamlarını bir araya toplamak olduğunu bilen Fatih, Ali Kuşçu’ya İstanbul’da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif eder. Ali Kuşçu, bunun üzerine, Tebriz’e dönerek elçilik görevini tamamlar ve tekrar İstanbul’a geri döner. İstanbul’a dönüşünde Ali Kuşçu, Fatih aracılığıyla görevlendirilen bir heyet aracılığıyla sınırda karşılanır. Kendisi için bunun bunun yanında karşılama merasimi yapılır. Ali Kuşçu’yu karşılayanlar içinde, zamanın ulemâsı İstanbul kadısı Hocazâde Müslihü’d-Din Mustafa ve diğer bilim adamları da mevcuttur. İstanbul’a gelen Ali Kuşçu’ya 200 altın maaş bağlanır ve Ayasofya’ya müderris olarak atanır. Ali Kuşçu, burada Fatih Külliyesi’nin programlarını hazırlamış, astronomi ve matematik dersleri vermiştir. Ayrıca İstanbul’un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmıştır. Ali Kuşçu’nun medreselerde matematik derslerinin okutulmasında mühim rolü olmuştur. Verdiği dersler müthiş rağbet görmüş ve mühim bilim adamları tarafında da izlenmiştir. Ayrıca dönemin matematikçilerinden Sinan Paşa da öğrencilerinden Molla Lütfi aracılığı ile Ali Kuşçu’nun derslerini takip etmiştir. Nitekim etkisi onaltıncı yüzyılda ürünlerini verecektir.
Ali Kuşçu’nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki mühim eseri mevcuttur. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih’e sunulduğu için Fethiye adı verilen astronomi kitabıdır. Eser üç bölümden buluşmaktedir. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer’in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer’e ilişkin ölçüleri ve gayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri ufak bir elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için yazılmıştır. Ali Kuşçu’nun diğer mühim eseri ise, Fatih’in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır.
ALİ KUŞÇU ESERLERİ NELERDİR?
Risale-i fi’l Hey’e (astronomi)
Şerh-i Tici Uluğ Bey (astronomi)
Risale-i fi’l Fethiye (astronomi, Risale-i fi’l Hey’e adlı eserinin Arapçasıdır)
Risale fi’l Muhammediye (matematik, cebir ve hesap)
Unkud-üz-Zevahir fi Man-ül-Cevahir (Günümüz Türkçesi: Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
Et-Tezkire fî Âlâti’r-Ruhâniyye Takiyyuddîn Râsid bu eserden söz eder.
El-‘Unkûdu’z-Zevâhir fî Nazmi’l-Cevâhir: